İnka Medeniyeti ve onlardan önce gelen ikibin yıllık Peru medeniyetleri hastaların kafataslarını açarak ameliyat yapabiliyorlardı. Üstelik % 91 gibi büyük bir hayatta kalma oranı yakalamışlardı. @uzakevrenler #arkeoloji #tıp #inka #cerrahi #teknoloji #tarih
Antik Peru’dan kalan kafataslarında ameliyat izleri tespit edildi. Ortaya çıkan ilginç bulgu ise bu tarihi ameliyatların 19. yüzyıl Amerikan İç Savaşın’dan daha fazla başarılı sonuçlanmış olmaları. Kaynak: Miami Üniversitesi
Eski çağlarda yaşayan birisi olsaydınız ve kafatasınızda bir delik açılsaydı, bu ameliyatı yaptırmak için Amerikan İç Savaşı dönemindense Güney Amerika’daki İnka İmparatorluğu döneminde yaşıyor olmak isterdiniz. Yürütülen bir araştırmaya göre İnka doktorlarının elinde bu ameliyattan sağ çıkma şansınız daha fazla olurdu.
Araştırmacılar bu sonuca Peru’da trepenasyon (cerrahın bir kişinin kafasında kesik açıp, kafatasında bir delik açma operasyonu) geçirdiği anlaşılan 800’den fazla kafatası üzerinde yaptıkları araştırma sonucunda vardılar. Bu hastalardan % 17 ile % 25 kadarı bu ameliyatlardan sağ çıkıp, kafataslarında açılan yaralar iyileşmeye başlamadan öldüklerini ortaya çıkardılar.
Bir karşılaştırma amacıyla şunu söyleyebiliriz ki Amerikan İç Savaşı sırasında (1861 - 1865) trepenasyon ameliyatlarında ki ölüm oranları bunun iki katı yani % 46 ve % 56 arasındaydı.
Araştırmacılar bunu bilebiliyor zira eğer hastalar ameliyat sırasında ve ameliyattan kısa bir süre sonra hayatlarını kaybederlerse vücut kafatası kemiğinde oluşan yaralanmaları tamir edecek zaman bulamıyor. Ama eğer hasta hayatta kalırsa vücut eksilen kemik yapısını tamir etmeye çalışıyor ve bu iskeletlerin incelenmesinden anlaşılabiliyor.
Amerikan İç Savaşı ile İnka dönemi arasındaki bu fark hakkında Miami Üniversitesi Miller Tıp Okulu fiziki tıp ve rehabilitasyon uzmanı Dr. David Kushner “Aradaki fark çok büyük ve belirgin” diyor. “Bu durumda sormamız gereken soru şu: Nasıl olur da antik Peru cerrahları, kendilerinden yüzlerce yıl sonra gelen Amerikan İç Savaşı dönemi cerrahlarından daha başarılı olabiliyor?” diyerek temel bir soru soruyor.
Antik Ameliyatlar
Trepenasyon ameliyatlarının geçmişi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Tarihi kayıtlardan bu tür ameliyatların baş ağrısı, inme ve psikolojik rahatsızlar gibi hastalıkların yanı sıra kişiye musallat olan şeytanları kovmak gibi amaçlarla yapıldığını da biliyoruz. Kushner, İnka İmparatorluğunun Amerikan İç Savaşı’ndan 300 yıl daha eski olduğu düşünüldüğünde, İnka trepanasyon hastalarının hayatta kalma oranlarının İç Savaş hastalarından iki kat daha fazla olmasının çok etkileyici olduğunu düşünüyor.
Araştırmacılara göre başarı oranlarındaki bu büyük fark hijyen ve temizlik şartlarından kaynaklanıyor. İç Savaş döneminde savaş alanlarında temizliğin inanılmaz derecede berbat olduğunu hatırlatıyorlar. Nitekim New Orleans Tulane Üniversitesi’nde Peru trepenasyon uygulamaları hakkında dünya çapında bilinen ve araştırmanın ortak yazarlarından birisi olan John Verano İç Savaş doktorlarının sıklıkla sterilize edilmemiş cerrahi araçlar kullandıkları gibi, kafatası yaralarına ve kan pıhtılarına çıplak elleriyle ve parmakları ile müdahale ettiklerini hatırlatıyor.
İç Savaş sırasında ateşli silahlarla yaralanan askerlerin neredeyse tamamının daha sonra enfeksiyon kaptığını hatırlatan araştırmacılar İnkalar da ise enfeksiyon oranının çok daha az göründüğünü söylüyorlar.
“Peruluların enfeksiyonu nasıl önlediklerini bilmiyoruz ama görünen o ki bu işte çok başarılıymışlar” diyen Kushner ekliyor “Anestezi kullanıp kullanmadıklarını da bilmiyoruz ama bu kadar çok kafatası operasyonu yaptıklarına göre koka yaprağı gibi bazı yöntemler kullanmış olmalılar. Ya da mayalanmış bir içki de kullanıyor olabilirler. Yazılı kayıtları olmadığı için bunları bilmemiz imkansız."
Araştırmacıların üzerinde çalıştığı ve bazılarında birden fazla ve bazılarında yedi delik olan kafatasları M.Ö. 400 yılına kadar tarihlenebiliyor. Kafatasları yakından incelendiğinde geçen yüzyıllar içinde kafatası operasyonlarının giderek daha iyi yürütüldüğü görülüyor. Örneğin antik Perulular zamanla kafatasının hemen içinde beyni koruyan sert zarı (dura) delmemeyi öğrenmiş görünüyorlar. İlginç bir şekilde yaklaşık olarak aynı dönemde yani M.Ö. 5. yüzyılda antik Yunanistan’ın büyük doktoru Hipokrat da bu konuyu düzenliyor.
Ancak, M.Ö. 400 ve M.Ö. 200 yılları arasındaki dönemde yapılan ameliyatlarda hayatta kalma oranının Amerikan İç Savaşından biraz da olsa daha kötü olduğunu ve neredeyse her iki hastadan birisinin hayatını kaybettiğin görüyoruz. Oysa İnka döneminde yani M.S. 1000 ve 1400 yılları arasında hastaların % 91 gibi çok büyük bir oranı hayatta kalabiliyordu.
Kushner’e göre “Zamanla ve en erken dönemden en geç döneme geldikçe, tekniklerini geliştirdiklerini ve dura yani sert zarı delme ihtimallerinin azaldığı” anlaşılıyor.
“Aynı zamanda kafa anatomisini daha iyi anladıkları ve daha çok kanamaya sebep olabilecek bölgelerden bilinçli olarak kaçındıklarını görüyoruz. Aynı zamanda daha geniş ölçekli kafatası deliklerinin hayatta kalma şansını azalttığını da anlamış görünüyorlar. Elimizdeki fiziksel kanıtlar bu antik cerrahların ameliyat süreçlerini zaman içinde daha da iyileştirdiği gösteriyor. Şunu söylemeden geçemeyeceğim ki başarıları gerçekten dikkate değer” diye de ekliyor.
Doktorlar trepenasyon tekniğini günümüzde de kullanıyorlar. Gerçi bugün kafatasının bir kısmının açılmasına kraniotomi deniliyor. Bunun gibi ve diğer kafa ameliyatlarda gerçekten çok ama çok düşük ölüm oranları görülüyor. Kushner’e göre bu tarihteki örnekleriyle kıyaslanmayacak kadar büyük bir gelişme.
“Tıpkı antik Peru’lu meslektaşlarımız gibi her geçen gün cerrahi tekniklerimizi, becerilerimizi, araçlarımızı ve tabii ki bilgimizi artırmaya devam ediyoruz” diye de ekliyor.
Yazan : Laura Geggel
Tercüme: Melih R. Çalıkoğlu
Kaynak : livescience.com
İlk Yayın Tarihi: 12 Haziran 2018
Bilimsel Makale : journal World Neurosurgery