top of page

İnsanlığın geçmişi 300 bin yıl geriye gitti


Fas'ta bulunan insan(Homo sapiens) fosilleri bugüne kadar atalarımıza ait en eski örnekler olabilir.

Büyük Keşfin yapıldığı Jebel İrhoud tepesi, Fas

Fas'ta Jebel İrhoud olarak bilinen dağlık bölgede bulunan ve 300 bin yıl yaşında olduğu tahmin edilen Homo sapiens yani insan fosillerinin bugüne kadar bulunan en eski insan kalıntıları olduğuna inanılıyor. Jebel İrhoud kalıntıları daha önce bulunan ve güvenilir yöntemlerle tarihlenen en eski insan fosilinden 100.000 yıl (yüz bin yıl) daha eski. Bilim adamları yaptıkları bu keşfi Nature dergisinde yayınladılar.


Buluntular aynı zamanda Kuzey Afrika bölgesinde bu tür fosiller bakımından bir ilki oluşturuyor. Bilim insanları bugüne kadar "insanlığın beşiği" olarak Doğu ve Güney Afrika'yı kabul ediyorlardı. Kuzey Afrika'da bu kadar eski fosillerin bulunması ile artık tüm Afrika insanlığın beşiği olarak kabul edilecek. Aralarında, bir kafatasının bir kısmı ve alt çenenin de bulunduğu fosiller, üç genç, bir yetişkin ve bir çocuk olmak üzere beş farklı bireye aitler. Çocuğun öldüğünde 8 yaşında olduğu tahmin ediliyor. Yapılan kazılarda insan kemikleri ile aynı katmanda taş aletler, hayvan kemikleri ve ateş yakıldığına ilişkin deliller de bulundu.


Bilim insanları açısından asıl önemli olan ise bu kemiklerin insanın evriminde belirli bir aşamanın resmini çekiyor olmaları. Kemiklerin analizinde bu bireylerin yüzlerinin bize yani modern insana benzediği, ancak kafatasının bize göre çok daha uzun olduğunu ve erken insanlara ait arkaik özellikler sergilediğini tespit ettiler.


Giderek artan bulgular modern insanın atasının Neandertaller ve Denisovalılar olarak isimlendirilen akıllı iki ayrı tür insansı türden yaklaşık 500 bin yıl önce ayrıldığını gösteriyor. Jebel İrhoud'da yapılan keşfe kadar erken insanların yaklaşık 200 bin yılönce Doğu Afrika'da bizlere yani yaşayan insanlara çok benzeyen bir tür olarak ortaya çıktıklarını düşünüyorlardı. Peki Jebel İrhoud'da 300.000 yıl (üç yüz bin yıl) önce yaşayan bu bireylerle, 200 yüz bin yıl önce Doğu Afrika'da yaşayan bireyler arasında geçen uzun süre de neler olmuş olabilir?


Bunu henüz bilmiyoruz. Ancak araştırmacılar birden fazla hominin (insansı) tür ya da insan atası olabileceğini, birbirleri ile aynı anda var olup, karmaşık ilişkiler geliştirmiş olabileceklerini düşünüyor.




Araştırmacılar bu kadar eski bir insan fosiline daha önce ulaşamadıkları için Jebel İrhoud buluntuları, fosil kayıtlarımızda önemli bir boşluğu dolduruyorlar. Bu fosiller erken modern dönemden yani 200.000 yıl (iki yüz bin yıl) öncesine ait önemli bilgiler sunuyor.


Max Planck Evrimsel Antropolosi Enstitüsü profesörlerinden olan, paleoantropolog ve araştırmanın baş yazarı olan Jean-Jacques Hublin, "Analizlerimiz bu kalıntıların Afrika veya dünyanın her hangi bir yerinde bugüne kadar ki en eski Homo sapiensleri yani türümüzün köklerini bulduğumuzu gösteriyor" diyor.

"Bugünde sahip olduğumuz çok gelişmiş özelliklerimiz kadar, çok eski şartları taşıdıklarını da doğruladık. İnsan olarak beden anatomimizin farklı parçalarının farklı hızlarda evrimleştiğini, bazı parçalarımızın çok çok eskiden son şeklini aldığını, diğerlerinin ise bugünkü haline gelmeden önce uzun bir süre dönüşmeye devam ettiğini gösteren çok daha karmaşık bir büyük resim olduğunu anlamamıza yardım etti. "


Hublin'e göre 300 bin yıl yaşındaki bu bireyler, bugün yaşıyor olsa ve aramızda bir şapka giyerek dolaşsalar bize çok benzediklerini görürdük. Yüzleri başka bir insansı tür olan Neandertallere göre daha kısa, düz ve geri çekilmiş ve diş özellikleri de bizlere çok benziyor. Ama uzun kafatasları onları ele verirdi. Beyinleri, özellikle beyincikleri bizden farklıydı. Kafataslarının analizine göre, bu Homo sapiensler Neandertallerden daha büyük bir beyinciğe sahipti.

Hublin'e göre " Türümüzün son 300 bin yıllık evrimi daha çok beynimizin gelişimi ile ilgili, beyin bağlantılarını etkileyen bir dizi mutasyonla ilgili gibi görünüyor."


Fosiller Nasıl Keşfedildi


Doğu Afrika bugüne kadar hep insanın kökenleri ve evrimi bakımından "hayatın beşiği" olarak kabul edilmişti. Bu bağlamda Kuzey Afrika büyük oranda göz ardı ediliyordu. Doğu Afrika dışında eski fosiller daha önce de bulunmuştu. Araştırmacılara göre örneğin 1930larda Güney Afrika Florisbad'da ilk başta 260.000 yıl (iki yüz altmış bin yıl) önceyede tarihlenen buluntular oldu. Ancak bu buluntular çok parçalıydı ve tarihlenmeleri tartışmaya açık kaldı.


1960'larda Fas'ta büyük bir tepenin en üstünde kireçtaşı madenciliğine başladı. Ama madenciler bir tortu tabakasına çarptıklarında, tabaka kısmen çöktü. Bir insan kafatası, kemikler ve bazı taş aletler ortaya çıktı. İlk tahminler buluntuların yaklaşık 40.000 yıl (kırk bin yıl) yaşında olduklarını gösteriyordu, ama bu tarih bulunan iskeletlerin yapıları ile örtüşmüyordu.


2004 yılında keşif yerinin temizlenmesi ve gerçek yaşının ortaya çıkarılabilmesi için kazılar yapılması bir çaba başlatıldı. Alan o günden bu yana aktif olarak araştırılıyor ve araştırmacıların dediğine göre daha keşfedilecek çok şey var.


Hublin ve Rabat, Fas'ta yer alan Ulusal Arkeoloji ve Miras Enstitüsünden Abdülehad Ben-Ncer, başka hayvan ve insan kemiklerinin yanı sıra, taş aletler ve bir toprak katmanında korunmuş ateş yakıldığına dair bulgulara ulaştılar.


Bulunan ateş kalıntıları bilinen en eski ateş kalıntıları değil ama her bulunan kalıntıda da bu durumda olduğu gibi 300 bin yıllık bir geçmişe tarihlendirilemiyor.


Araştırmıcılar termal ışıma yöntemi kullanarak, keşfedilen alanın 3300 bin yıl ile 350 bin yıl kadar eski olduğunu belirlediler. Termal ışıma yöntemi kristalin mineralleri içeren bir maddenin ne kadar zaman önce ısıtıldığını veya güneş ışığına maruz kalmış olduğunu gösterebilen bir yöntem olarak kullanılıyor.


Hublin'e göre o an büyük bir "Vay be!" anı yaşamışlar. "O an, buluntuların her hangi birisinin hayal edebileceğinden çok çok daha eski olduğunun farkına vardık." diye anlatıyor.


Jebel İrhoud'da yapılan bu keşifler ve Güney Afrika'da ortaya çıkarılan çok eski Homo sapiens kafatası , Homo sapienslerin yalnızca Doğu Afrika'da yaşamış oldukları tezine karşı çıkıyor.


Hublin "Fas, insanlığın beşiğidir gibi bir iddiada bulunmuyorum" diyor. "Daha ziyade,300 bin yıl önce insanoğlu çoktan Afrika'nın farklı köşelerine yayılmıştı diyebiliriz. Afrika deyince aklınıza bugünün Afrikası gelmesin. 330 - 300 bin yıl önce örneğin Sahra Çölü diye bir şey ortada yoktu. Dolayısıyla Kuzey Afrika kıtanın diğer bölgeleriyle bağlantı halindeydi." diye ekliyor.

Gerçekten de bugün acımasız ve devasa bir çöl olan Sahra, o zamanlar yemyeşil bir yerdi. Açık otluklar, grup grup ağaçlar, nehirler ve dev gölleri ile bugünkü halinden çok daha fazla sulak bir araziydi. Bu yeşil ortam ceylanların, zebraların, antilopların, aslan ve diğer büyük kedilerin yaşadığı bambaşka bir dünyaydı. Nitekim Jebel İrhoud mağarasında insan kalıntıları ile bir arada bu hayvanların da kemiklerine rastlandı.


Bulunan taşlar ve ateş kalıntıları aynı zamanda bu mağaranın Orta Taş Çağı ile bağlantılı olduğunu gösteriyor. Çağ deyince yanılmayın. Bu dönem yaklaşık 1,5 milyon yıl süren, büyük taş aletlerin örneğin taş baltaların ve satırların kullanılmasından sonraya denk gelen bir önceki dönem.


"Orta Taş Çağı'nın ayırt edici özelliği ağır işlerde kullanılan büyük taş aletlerin yerine daha çok daha küçük ve hafif taş parçacıklarının kullanılmaya başlandığı bir dönem olması." diyor çalışmaya katılan Max Plancak arkeologlarından Shannon McPherron. "Bu taş kırpıntılarını silah olarak kullanabilecekleri ince uçlu şekillere büründürüyor,böylece hem güvenli hem de daha etkili bir uzaktan avlanma yöntemi kullanıyorlardı."


Bu dönemde yaşayan Homo sapienslerin zamanında şimdi çöken tepenin yerinde bulunan mğaara onlara bir koruma sağlıyordu. McPherron'a göre bulgular bu araziden geçen insanların mağarayı gecelemek, korunmak, avladıkları hayvanları işlemek ve tüketmek için kullandıklarına ilişkir bir resim çiziyor.

Bu arada mağaranın yakınlarında taş aletler yapmak için kullanabilecekleri taş kaynakları da bulunmuyor ki, bu yüksek kaliteli taş aletlerini uzaklardaki ham maddelerden başka bir yerde ürettiklerini gösteriyor. McPherron bulunan taş kırpıntılarının insanların bu mağarada iken taş aletlerini keskinleştirdiklerini veya dönüştürdüklerine inanıyor.


Sırada Ne Var

Bizim kuzenlerimiz olan akıllı insansı türler Neandertaller ve Denisovanların gen dizinleri de yine Max Plancak Evrimsel Antropoloji Enstitüsü'nde çıkarılmıştı. Ancak Jebel İrhoud buluntuları için DNA çalışması yapmak mümkün değil. Hublin, çok eski de olsalar örneklerin içinde DNA kalıntıları bulmaya çalıştıklarını ancak bunun mümkün olmadığını söylüyor. Bu kadar eski antik DNA örnekleri Afrika genelinde henüz toplanabilmiş değil zira hem örnekler aşırı eski, hem de ortam aşırı sıcak. DNA bu ortamlarda bu kadar uzun süre korunamıyor.

Bu yüzden çalışmalar mağarada yapılacak kazılarla devam etmek durumunda.

Öte yandan bu araştırma, ne zaman, nasıl ve nerede evrimleştiğimiz konusunda çok daha fazla soru sorulmasına sebep olacak.

Araştırmacılara göre evrim, aniden olan değil, zaman içinde özelliklerin birikmesi ile ve gelişimi etkileyen mutasyonların ortaya çıkması ile ilerleyen bir süreç. Çevresel şartların değişimine bağlı olarak, bu süreç bazen izole yani diğer gruplardan kopuk yaşayan topluluklarda olabilirken, başka zamanlarda bir araya gelen farklı toplulukların arasındaki gen ve yenilikçiliğin aktarılması ile sürebiliyor. Hublin, böylece pozitif seçilim yoluyla daha çok iş gören mutasyonların topluluklar arasında yayıldığına inanıyor.


Hublin bulunan fosillerin bugüne kadar bulunan en eski fosiller olduğunun altını çiziyor. Ve türümüzün ilk olarak nerede ortaya çıktığını hala bilmediğimizi söylüyor. Ama en azından bu son bulguların insanlığın beşiğinin Doğu Afrika değil tüm kıta olduğuna ilişkin tezi güçlendirdiğini belirtiyor ve insanlığı evriminin farklı topluluklarda farklı süreçler olarak aynı anda cereyan etmekte olduğuna ilişkin görüşünü öne sürüyor.


Hublin görüşlerini "Araştırmamızın sonuçları erken insanların Doğu Afrika'da ortaya çıktığına, ortaya çıktığımız coğrafi koşullara ve Homo sapiens'in erken türlerine ilişkin ön kabulleri sarstı" diyerek bitiriyor.

 

Tercüme: Melih R. Çalıkoğlu

Kaynak : CNN

Araştırma Makalesi : Researchgate.net

İlk Yayın Tarihi: 8 Haziran 2017

 


20 görüntüleme

Comentarios


bottom of page