top of page

Bildiğiniz dünya her an tersine dönebilir. Gözünüzü pusuladan ayırmayın


Yönlere güvenmeyin. Kuzey ve güney her an yer değiştirebilir. Peki ama nasıl? @uzakevrenler

Tarduna ve ekibinin bulduğu 1.500 yıllık pişmiş kil parçalarını üreten Bantu halkının modern torunları. Kaynak: www.onlinenigeria.com

Dünya’nın manyetik alanı ters dönmek üzere olabilir. Ve bu gerçekleşmek üzere ise Güney Afrika’nın altında yer alan elektromanyetik bir balon bu tersine dönüşün ilk tetikleneceği yer olabilir.

Demir çağı çiftçilerinin bundan 1.500 yıl önce arınma törenlerinde kullanmak için pişirdikleri kil parçacıkları gösteriyor ki Güney Yarı küredeki bir elektromanyetik anormallik bu süre içerisinde bir zayıflayıp, bir güçlenerek bölgedeki manyetik alanın da benzer şekilde bir güçlenip bir zayıflamasına sebep olmuş. Bu gariplik, dünyanın yavaş yavaş tersine dönmekte olan ve manyetik kuzeyi Güney Kutbuna, manyetik güneyi ise Kuzey Kutbu’na taşıyacak olan, manyetik alanın ters dönmesi sürecinin habercisi olabilir. Manyetik alan en son 780 bin yıl önce bu şekilde yer değiştirmişti.

Araştırmaya göre Güney Afrika4nın altındaki manyetik alan garipliği sadece günümüzde değil uzun bir süredir bu şekilde olabilir. Araştırmanın yazarlarından olan New York Rochester Üniversitesi’nde dünyamızın manyetizmasını araştıran John Tarduna ve arkadaşları bu durumu Yaşayan Bilim’e (Live Science) anlattılar. Araştırmacılara göre bu bölge dünyanın manyetik alanındaki değişimler için en başından beri kilit rol oynuyor olabilir.

“Burası en azından son bir kaç milyon yıldır, kutup değişiminin başladığı ve tetiklendiği yer olabilir” diyor Tarduna.

Güney Afrika'da demir çağı zahire ambarlarından kazılarak çıkarılan pişmiş kil parçaları. Eski çiftçiler kuraklık zamanında bir arınma ritüeli olarak toprak barakalarını ve zahire ambarlarını yakıyorlardı. Bunu yaparken bilmeden kilin içindeki minerallerin manyetik özelliklerini de değişmez bir biçimde kilitlemiş oldular. Kaynak: John Tarduno

Zayıflayan Manyetik Alan

Gezegenin manyetik alanı dünyamızın çekirdeğini oluşturan sıvı demirin dönmesi sayesinde oluşuyor. Bu manyetik alan olmasaydı, dünyamızın üzerinde bugün keyfini sürdüğümüz yaşam ya hiç var olmaz, ya da hiç tanıyamayacağımız bir şekilde ortaya çıkardı. Zira bu manyetik alan büyük yaşam küremizi ölümcül kozmik radyasyondan koruyan çok önemli ve görünmez bir zırh oluşturuyor.

Şu anda bütün bilimsel çalışmalar gösteriyor ki bu manyetik alan bir tür zayıflama sürecinin içerisinde. Şimdilik kimse nedenini tam olarak çözebilmiş değil. Tarduno’ya göre Şili’den Güney Afrika’ya kadar uzanan Güney Atlantik anormalliği özellikle belirgin bir şekilde zayıf olan bir bölge olarak tespit edildi. Bu zayıflık bilim insanlarının bu bölgenin altına denk gelen kısmında dünyanın çekirdeğinde neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor.

Sorun şu ki 160 yıl öncesine, yani insanoğlu manyetik gözlemler yapmaya ve en sonunda uzaya manyetik ölçüm yapan uydular fırlatana kadar, Güney Yarı küre hakkında yeteri kadar veri sunacak gözlemler hiç yapılmamıştı. Bugün elimizdeki gezegen manyetizmasına ilişkin verinin % 90’ı Kuzey Yarı küreden toplanmış olan veri. Bu dengesizliği çözmek isteyen Tarduno ve ekibi Zimbabwe’deki Limpopo Nehri Vadisinde yer alan alanlarda, Güney Afrika’da ve Botswana’da kil ortaya çıkarmak için kazılar yaptılar. Yüzlerce ve binlerce yıl önce gerçekleşen kuraklıklar sırasında bu bölgede yaşayan Bantu dili konuşan çiftçiler gerek kendilerine barınak yapmak ve gerekse farklı ritüeller gerçekleştirdikleri törenlerde kullanmak üzere kilden kaplar yapıp, pişirdiler. Her ne kadar onlar bunu yaparken farkında olmasalar da, ateş kilin içindeki manyetik mineralleri ısıttı ve o andaki manyetik alanın gücünü ve yönünü kaydedecek şekilde bir içine hapsetti. Binlerce yıl önce bunu yapan çiftçiler sayesinde bilim insanları bugün tarihin o dönemindeki manyetik alanın gücü ve yönünü araştırma imkanı buluyorlar.

Kile kazınan bilgi

Tarduno’nun söylediğine göre yapılan kazılarda bulunan en eski örnek M.S 425 yılına uzanıyor ve Güney Afrika’da bulunan en eski manyetik alan kaydını oluşturuyor. Örnekten elde edilen veriler M.S 400 ve 450 yılları arasında ani yön değişimleri göstermiş. Bu durum M.S 750 v 800 yılları arasında tekrarlanmış. M.S 1225 ve 1550 yılları arasında ise manyetik alanın gücü fark edilir seviyede zayıflamış. İlk iki yön değiştirme de manyetik bir zayıflamaya işaret edebilir ama bu zaman aralığındaki manyetik yoğunluğu doğru bir şekilde tesbit edebilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç var.

Araştırmacılar bulgularını Jeofizik Araştırmalar dergisinde 15 Şubat tarihinde yayınladılar. Tarihte tesbit edilen bu kaymaların bize önerdiği şey ise Güney Afrika’da şu anda yaşanmakta olan manyetik zayıflamanın daha önce de gerçekleştiğini ekliyor Tarduno.

Manyetik alandaki yön değiştirmelerin yerkürenin derinliklerinde meydana gelen süreçlerle ilgili olabileceğini düşünüyor. Son bir kaç yılda bilim insanları dünyanın çekirdeği ile kabuğu arasında yer alan manyetik yönün ters döndüğü garip bir manyetik qlan parçasını belgelemeyi başardılar. Tarduno şu anda Güney Afrika bölgesinde görülen manyetik zayıflamadan bu garip parçanın büyük oranda sorumlu olabileceğini söylüyor.

Bu parça bğr girdap gibi dönen bir akıntıya benziyor. Girdaba sebep olan şeyin yerkürenin çekirdeğine denk gelen bölgedeki yerkabuğuyla ilgili bir başka gariplik olması gerektiğini düşünüyor.

Güney Afrikanın altındaki yerkabuğu çevresine göre hem daha sıcak hem de daha yoğun. Yerkabuğundaki bu farklılığın tam altındaki çekirdeğe denk gelen kısmındaki sıvı demirin akışını etkilediğini düşünüyorlar.

“Bütün bunlar Güney Afrikanın manyetik alanın ters dönmesini tetikleyen mekanizmayı oluşturduğunu düşündürüyor.” Diye ekliyor. Manyetik alan 700 bin yıldır dengede ama bu her an ters dönmeyeceğini i anlamına gelmediği gibi şimdi gözlemlenen zayıflamanın geçmişte görüldüğü gibi ters dönmeyle sonuçlanmadan normalleşmesi mümkün.

“Manyetik alan bizim yaşam süremizde ters dönmese bile alanın zayıflamasının da bazı toplumsal sonuçları olabilir.” diyen Tarduno sözlerini şöyle bitiriyor:

“Bu tabii ki doğal felaket filimlerinin çizdiğine benze bİr tablo olmayacaktır. Ama zayıflayan manyetik alan uzaydan daha fazla kozmik radyasyonun yeryüzüne akmasına sebep olacaktır. Bu durumda enerji hatlarının fazla yüklenmesinden ve jeomanyetik fırtınalara karşı daha zayıf hale gelmesinden tutun, güneşten daha fazla ultraviyole radyasyon geleceğinden deri kanseri riskinin artmasına kadar farklı etkiler doğurabilir.”.

 

Yazan : Stephanie Pappas

Tercüme: Melih R. Çalıkoğlu

İlk Yayın Tarihi: 7 Mart 2018

 

59 görüntüleme
bottom of page