top of page

Buza yazılmış tarih ve Roma'nın ihtişamı


Buz çekirdeklerine gömülü binlerce yıllık Roma tarihi deşifre edildi. Aslında doğayı uzun zamandır kirletiyormuşuz. @KionaSmith07 @uzakevrenler #popülerbilim

İmparator Cloelius_Caldus döneminde kesilmiş bir gümüş Roma dinarı(KAYNAK : Johnny SYSEL, Wikimedia Commons)

Grönland adasının yüzeyini kaplayan karı oluşturan tarihi buz katmanları antik Roma’nın madenleri ve dökümhanelerinde çıkarılan ve üretilen kurşundan kalan izleri taşıyor. Her bir buz katmanında gözlemlenen kurşununu miktarında oluşan artış ve azalışlar özellikle Avrupa kıtasındaki savaşlar, salgın hastalıklar ve imparatorlukların genişlemesi gibi insan tarihini ilgilendiren konularda hayret verici bir hassasiyette bilgiler sunuyor. Kurşun ilk başta bizim gibi modern çağın insanları için çok sıradan ve sıkıcı bir konu gibi gelebilir. Ama eski dünyanın ekonomisi aslında kurşun madeni etrafında dönüyordu. Oxford Üniversitesi klasik dönem arkeologu Andrew Wilson’a göre “Romalılar su boruları ve tesisat için gereken diğer unsurlarda, ağırlık birimlerinde, mimari yapılarda taşları ve sütunları bağlayan kelepçelerde, ahşap gemilerin gövde kaplamalarında ve diğer pek çok uygulamada ağırlıklı olarak kurşun madeni kullanıyorlardı. “ diyor.

Kurşun Ekonomisi

Roma İmparatorluk ekonomisinin merkezinde yer alan asıl maden gümüştü. Roma para birimi olan dinar gümüş sikkelere basılıyordu. Ama gümüşün işlenirken bile kurşun eklenmesi gümüşün yoğunluğunu artırmaya yardım ediyordu. Yaklaşık 1200ºC derecede yapılan gümüş eritme işlemi ve ardından kurşunun gümüşten ayrılması için yürütülen süreç havaya yoğun bir şekilde kurşun buharı karışmasına sebep oluyordu. Roma İmparatorluğunun merkezi olan Akdeniz ve Güney Avrupa bu tür maden işleme faaliyetlerinin daha yoğun olarak yaşandığı bölgelerdi.

Kurşun kirlenmesi Roma ekonomisinin genel durumu hakkında bize ikincil seviyede bilgi verebiliyor ama tarihçilerin bu bilgiden yararlanarak bulguları tarihsel olgularla örtüştürebilmesi için kirlilik seviyelerinde yıllık bazda oluşan değişimler hakkında detaylı bilgiye ihtiyaç duyuyorlar.

Bu bilgi Roma İmparatorluğundan 4.000 kilometre uzaklıkta Kuzey Grönland’da bulundu. Desert Araştırma Enstitüsünden Paleoiklimci Joe McConnell ve arkadaşları bu bilgiye erişebilmek için Kuzey Grönland Buz Çekirdeği Projesi kapsamında toplanan 423 metre uzunluğundaki bir buz çekirdeğinden yararlandılar.

Dr. Monica Arienzo Reno'daki Desert Araştırma Enstitüsünde bir buz çekirdeğini incelerken (KAYNAK : DRI, phys.org)

Read more at: https://phys.org/news/2018-05-pollution-greenland-ice-fall-ancient.html#jCp

Kullanılan buz çekirdeği M.Ö 1100 yılından M.S. 800 yılına kadar geçen yaklaşık 2.000 yıla ait kayıtlar tutuyor. Buz çekirdeğinin her bir katmanı bir yıldan biraz daha az bir sürede biriken buza karşılık geliyor. İşin güzel yanı, her yıl biriken bu buzun havadaki başka maddeleri, örneğin o yıl Avrupa madenleri ve dökümhanelerinden havaya karışan kurşun partiküllerini de hapsediyor olması. McConnell ve arkadaşları bu buz katmanlarının tam olarak hangi tarihe karşılık geldiğini 1-2 yıllık hata payı ile tarihlendirdiklerini söylüyorlar. Bu kesinlik sayesinde kurşun kirlenmesindeki yıllık değişimleri tarihsel olaylarla örtüştürme imkanı doğuyor.

“Bilinen tarihsel olaylarla, Grönland buzunda rastladığımız kurşun kirlenmesi arasındaki tarihsel yakınlıklar bu ikisi arasında sebep-sonuç ilişkisi kurmamızı mümkün kılıyor” diyor McConnell.

Bu arada kurşun kirlenmesinin sadece Avrupa kıtasından yayılan bir olgu olmadığını, dünyanın başka yerlerinde de sanayi seviyesinde kurşun kirlenmesi olduğunu belirtmekte fayda var. Örneğin antik Çin’de de belirgin bir kurşun sanayii bulunuyordu. Ancak atmosferik bilgisayar simülasyonları atmosferik akımların Avrupa’dan gelen kurşun partiküllerini, Çin’den gelenlere göre çok daha etkili ve yoğun bir şekilde Grönland’a taşıdığını gösteriyor. Bu sebeple Grönland buz çekirdeğinde gördüğümüz kurşun kirlenmesinin temel kaynağı Avrupa olarak görünüyor. Daha önce buz çekirdeğinden alınan kurşun partiküllerinin izotoplarının incelenmesi sonucunda malzemenin daha çok İspanya’daki ve Avrupa’nın başka bir yerindeki madenlerden alınan örneklerle örtüştüğü gözlemlenmiş.

Buz çekirdeği M.Ö 1000 yılından itibaren Avrupa kaynaklı kurşun kirlenmesinde artan bir eğilim gösteriyor. Bu Finikelilerin Doğu Akdeniz’deki yurtlarından ayrılarak Akdeniz’e açıldıkları, Batı’da yeni koloniler kurmaya başladıkları, aynı zamanda İspanya’daki zengin kurşun ve gümüş yataklarına eriştikleri döneme denk geliyor. Bu madenlerin pek çoğu önce bir şehir devleti olan ama daha sonra bir imparatorluğa dönüşen Kartaca’nın kontrolündeydi. Takip eden 1800 yıl boyunca, kurşun kirlenmesi Avrupa ekonomisindeki dalgalanmalarla örtüşüyor gibi görünüyor.

Savaş Endüstrisi

Kuzey kutup buzlarındaki eski buz katmanlarında gördüğümüz kurşun oraya Avrupa’da bir yerlerde kurulu olan Roma dökümhaneleri harıl harıl üretim yapıyor olduğu için ulaştı. Ama aynı gözlemin ürkütücü yönü bazı katmanlarda çok daha az veya hiç kirlenme görülmemiş olması. Bunun bir tek sebebi olabilir. O da kurşun kirliliğine sebep olan maden ve dökümhanelerinin aniden çalışmaya ara vermeleri olabilir. Bu da orada çalışan kişilerin ya öldüğü, ya kaçtığı ya da savaştığı anlamına gelir.

McConnell ve arkadaşları Roma tarihi boyunca süre gelen savaşlara işaret eden karakteristik bir model fark ettiler. Savaş ve çatışma bir madencilik bölgesine eriştiğinde -tıpka Kartaca ve Roma arasındaki üç Punik Savaşlar dönemlerinde olduğu gibi- hem yaşam, hem de üretim bu durumdan etkilendi. Bu savaşın bölgeye erişmesinden itibaren Grönland buzunda bir veya iki yıllık biraz daha temiz bir katman gözlemlenebiliyor. Zira çalışmayan maden ve dökümhaneler Avrupa’nın daha az kurşun kirliliğine sebep olduğuna işaret ediyor.

Örneğin birinci Punik savaşı patladığından, yani M.Ö. 264 yılında Grönland’daki buz çekirdeklerindeki kurşun oranı dikkat çekici bir düşüş yaşıyor. Ama savaşın son yıllarına doğru Kartaca kiralık askerlerinin ödemelerini yapabilmek için daha çok gümüş sikke basmaya başladıkça kurşun miktarlarının da arttığını görüyoruz.

Kurşun oranlarında savaş zamanı gözlemlenen düşüşler genellike savaşın sonlarına doğru, insanlar işlerine geri dönüp atmosfere kurşun partikülleri saçmaya başladıkça yeniden artışa geçiyor. İkinci Punik Savaşının sonunda M.Ö. 206 yılında Roma artık Kartaca’nın İspanya’daki maden sahalarını ele geçirmiştir ve bu Grönland buzullarında keskin bir kurşun kirliliği artışı ile sonuçlanmıştır.

Eski Roma'nın iniş ve çıkışları

Roma Cumhuriyetinin kriz dönemi olan ama Roma’nın daha fazla yükselmesi ile sonuçlanan savaşlar ve politik kargaşanın hakim olduğu M.Ö. 1. yüzyılın ortalarında kurşun kirliliğinin nisbeten düşük seviyede kaldığını görüyoruz. Ama kargaşa bitip, düzenin yeniden sağlanmasının ardından, özellikle Roma M.Ö. 16 yılında Kuzey İspanya’daki önemli maden alanlarını fethettikten sonra, Avrupa binlerce kilometre ötedeki buzulları lekeleyen yüksek seviyede kurşun kirliliğini atmosfere pompalamaya başladı.

Roma bir imparatorluğa dönüştükten sonra kurşun kirliliği sert bir biçimde yükselişe geçti. Grönland buz kayıtlarında gözlemlenen en yüksek seviyeli kurşun kirliliği M.S. 1. yüzyıla denk geliyor ve M.S. 160 yılına kadar bu yüksek seviyenin devam ettiği görülüyor. Bu dönem Roma’nın eyaletlerindeki emperyal gücünü tahkim ettiği, Pax Romana (Roma Barışı) olarak adlandırılan bir politik istikrar ve ekonomik refah dönemine denk geliyor.

Yine de bu dönemin yani İmparatorluk yüzyıllarının içinde de kurşun kirliliği seviyelerinden dalgalanmalar var. Roma İmparatorluğunun farklı dönemlerinde üretilmiş para örneklerine sahibiz. Bu örnekler incelendiğinde Roma İmparatorluğu yavaş yavaş zayıfladıkça paraların içindeki gümüş oranının da giderek azaldığını görüyoruz.

“İmparator Augustus ve erken Julio-Claudian imparatorları döneminde, yani M.S. 64’e kadar gümüş Roma dinarı yüzde 100 gümüşten oluşuyordu ve kullanılan gümüş madenlerden yeni çıkarılmıştı. Bir başka ifade ile para üretiminde geri dönüştürülmüş metaller kullanılmıyordu.” diye açıklıyor Wilson. MS. 64 yılında İmparator Nero paranın içindeki gümüş oranını % 80’e düşürdü ve Roma sikkeleri geri dönüştürülmüş eski paralardan üretilmeye başlandı.

Grönland buz çekirdeklerinde gözlemlenen sert kurşun kirliliği düşüşü bu dönemi yansıtıyor. Wilson’a göre “Gümüş üretimindeki düşüş -maden üretimindeki azalış- paranın saflığındaki azalışın ve geri dönüştürülmüş sikkelerin kullanılmaya başlanmasının bir sonucu”.

MS. 103-107 yılları arasında İmparator Trajan hükümranlığı sırasında Roma sikkeleri yeniden yeni çıkarılmış metalden üretmeye başladı. Bu politika değişimi Grönland buz kayıtlarında görülen ani kurşun kirliliği artışı ile tam olarak örtüşüyor. İmparatorluk yeniden geri dönüştürülmüş para üretimine döndüğünde ise kirlilik seviyeleri de buna paralel olarak azalıyor.

Salgın hastalık yılları

Tarih bu şekilde akıp giderken, İmparatorluk bir salgın hastalık tarafından vurulduğunda MS. 165 yılında her şey duvara çarpmışçasına duruyor. Tarihçiler bu korkunç salgının çiçek veya kızamık salgını olduğunu düşünüyorlar. Romalılar ise bu salgına Antonine salgını adını verdiler. Salgın M.S. 193 yılına kadar tekrarlanan ve art arda gelen dalgalarla beş milyon kişiyi öldürüp kendi kendine tükenene kadar durmadı.

Roma İmparatorluğu bu darbenin ardından bir kaç yüz yıl daha süre geldi ama ekonomisi bir daha hiç bir zaman eskisi kadar güçlü olamadı. Bazı bölgeler nüfuslarının neredeyse üçte birini Antonine salgını yüzünden kaybettiler. Nüfustaki bu keskin azalış madencilikte çalışan iş gücünü azalttığı gibi, paraya olan ekonomik talebi de düşürdü. Roma ekonomisinin aldığı bu darbeyi salgın hastalık döneminde ve devam eden beş yüz yıl boyunca Grönland buz kayıtlarında düşen kurşun kirliliği seviyelerinden takip etmek mümkün.

McConnell ve arkadaşları bu durumu “Kurşun kirliliğinde neredeyse salgın başlar başlamaz görülen ani ve kalıcı düşüş, toplumsal iyileşmenin zorlaştığını ve salgının çok yaygın ekonomik etkiler doğurduğunu gösteriyor” şeklinde açıklıyor.

Zaten ciddi zarar görmüş Roma ekonomisi Kıbrıs Salgını denilen ve M.S.249 ve 270 yılları arasında patlak veren yeni bir salgın hastalık ve tam bu döneme denk gelen İmparatorluk krizi denilen politik kargaşa dönemi yüzünden bir kez daha darbe aldı. Bu yeni kriz kurşun kirliliğinin M.Ö. 900 yılından beri en düşük seviyeye gerilemesini sağladı. Avrupa’da kurşun üretimi Fransa ve Britanya madencilik faaliyetlerine yeniden başladığı erken Orta Çağ’a kadar bir daha toparlanamadı.

Bütün bunlar geleneksel tarih anlayışımız bakımından bize neler anlatıyor? Bu her şeyden önce Grönland buzullarından hala elde edilebilecek yığınla bilgi bulunduğunu gösteriyor. Ayrıca buzullardaki bilgiyi, yazılı ve arkeolojik bilgiyle daha fazla örtüştürerek Roma ekonomisi hakkında çok daha net ve detaylı bir kayıt oluşturabileceğimiz ortaya çıkmış oluyor.

“Bu araştırmadaki amaçlarımızdan birisi Grönland kurşun kirlenmesinin (ve tabii Avrupa’ın kurşun emisyonları) tarihsel olayları ne kadar yansıtabileceği, daha da önemlisi kesin tarihlerle ilişkilendirmekti.* diyen McConnell Ars’a verdiği mülakatı şöyle tamamlıyor “Artık bunu doğruladığımıza göre, ekonomi tarihçileri sürekli ve çok iyi bir şekilde tarihlenmiş Grönland kirlilik kayıtlarını çok daha detaylı bir şekilde okuyup, yorumlayabilirler."

 

Yazan : Kiona N. Smith

Tercüme: Melih R. Çalıkoğlu

İlk Yayın Tarihi: 15 Mayıs 2018

DOI : 10.1073/pnas.1721818115

 

39 görüntüleme
bottom of page