top of page

Koyunların da bir “ kültürü" olduğundan bahsetmiş miydik?


İnsanlar tarafından yetiştirilen hayvanlar doğal çevrelerine bırakıldığında çevresel şartları hemen anlayamıyorlar. Anlaşılan otoburların da bir “kültürü” varmış. @uzakevrenler #popülerbilim #hayvanlar #doğalyaşam

Doğal ortamında bir büyük boynuzlu koyun. Kaynak : Gary Gulash / garygulashnaturephotography.com

Dünyanın pek çok yerinde vahşi hayvanlar, yaşam alanları insanlar tarafından hiç dokunulmamış veya daha sonra yeniden ayağa kaldırılmış olsa bile kendi yaşam alanlarında tamamen ortadan kalktılar. Bu yüzden doğa korumacılar bu türleri eski yaşam alanlarında yeniden çoğaltmaya çalıştılar. Bu çalışmalardan bazıları gösterişli bir başarı ile sonuçlandı. Örneğin Kuzey Amerika bizonu yok olmanın eşiğindeyken geriye kalan bir kaç küçük sürüden tekrar çoğaltıldılar ve yavaş yavaş tekrar eski günlerine döndüler.

Ancak başarılı örnekler kadar işe yaramayan çabalar da oldu. Bu başarısızlıkları inceleyen ve Science dergisinde yayınlanan bir makale bunun sebebi olarak belli bir bölgede yaşayan hayvan sürülerinin ard arda gelen pek çok nesil tarafından yaşadıkları alan içerisinde nereye, ne zaman göç edeceklerini belirleyen bir “kültür” geliştirilmesini gösteriyorlar. Aynı türden hayvanlar, aynı bölgede yeniden çoğaltıldığında yabancı bir çevreye gelmiş oluyorlar. Eski nesillerden gelen bilgi ortadan kalktığı için de hareketsiz kalmayı tercih ediyor ve bu sebeple çevrelerinin sunduğu bütün nimetlerden yararlanmayı başaramıyorlar.

Yeşil Dalgalar

Mevsimsel göçler hayvan krallığında oldukça yaygın ama bizim dikkatimiz genelde en büyük ve dramatik olanlara örneğin imparator kelebeğinin göçü veya bazı kuşların inanılmaz mesafeler kat ettiği göçlere odaklanıyor. Aslında hayvanların göç hareketlerinin çoğu yerel göçler olarak ortaya çıkıyor ve hayvanlar daha geniş çevrelerini terk etmeden yerel kaynaklar arasında küçük göçler yapıyorlar. Bu küçük göçler tamamen gereklilikten kaynaklanıyor, örneğin avcıların kolay ulaşamayacağı yerlerde üremek gibi.

Bir başka sebep de tabii ki yiyecek. En iyi otlama şansları genellikle mevsimsel büyümesine daha yeni başlamış bitkilerin bulunduğu yerlerde ortaya çıkıyor ve bu yerler sıcaklıkların değişmesi ile beraber sürekli yer değiştiriyor. Bu yer değiştirme genellikle baharla başlayan ısınmayla beraber daha yüksek yerlere ve genellikle kutuplara doğru oluyor. Ekologlar bitki büyümesini takip ederek yapılan göçleri “yeşil dalgalar üzerinde sörf yapmak” olarak tanımlıyorlar ve bütün dünyada memeli göçlerinin temel sebebi olduğunu söylüyorlar.

Öyleyse otoburlar bu yeşil dalgalarda sörf yapmayı nasıl biliyorlar? Bu araştırma transplante edilen (belirli bir bölgeye nakledilen) toplulukları inceleyerek bu soruya cevap bulmaya çalışıyor.

Ekip bu amaçla kendilerine konu olarak büyük boynuzlu koyunu seçtiler. Büyük boynuzlu koyunlar gerek avlanma ve gerekse evcil koyunlardan geçen hastalıklar yüzünden pek çok yerde tamamen ortadan kalkmışlardı. Son bir kaç on yıl içerisinde, henüz canlılığını devam ettiren ve nüfusları artan topluluklardaki bireyleri alan korumacılar bir zamanlar tür olarak yaşadıkları çevre ve alanlara nüfus transplantasyonu (nakli) yaptılar. Bu nakiller bazen yerel büyük boynuzlu koyun nüfusunun tamamen ortadan kalktığı, bazen de çok küçük bir topluluğun kaldığı alanlara yapıldı.

Hayvanları tek tek takip edebilmek amacıyla, araştırmacılar 200’den fazla koyuna GPS takip cihazı taşıyan boyunluklar taktılar. Takip cihazı takılan koyunları seçerken hem o bölgede eskiden beri yaşamakta olan yerel bireylerden ve alana yeni getirilen bireylerden oluşan karma bir denek grubu oluşturdular. Yeşil dalgayı yani mevsimin değişimine bağlı olarak bitkilerin canlanmaya ve büyümeye başladığı alanları uydu görüntüleri kullanarak belirlediler ve bunu hayvanların dolaşma alışkanlıkları ile üstü üste yerleştirdiler. Böylece bir yerel göç hareketinin bitki büyümesinden yararlanabilmek için nasıl optimize edileileceğine ilişkin ideal durumu yansıtan bir model oluşturdular.

Kımıldamayanlar

Büyük boynuzlu koyun topluluklarından yerleşik olanlar, bireylerin üçte ikisi yeşilliği takip etmek üzere göç ediyorlardı. Oysa aynı bölgeye aktarılan koyunlardan sadece % 10’u yer değiştirme tavrı sergiledi. Alan içerisinde yer değiştirdi gözlenen bu bir kaç hayvanı ise bu hareketi bölgede yerleşik olan topluluğu takip ederek yaptıkları gözlendi. Bunun bir açıklaması bu bireylerin nereye ne zaman göç edeceklerine ilişkin bilgiyi mevcut yerleşik topluluklarla olan sosyal etkileşim aracılığı ile öğrendikleri olabilir. Bu önerme aynı zamanda uzun zamandan beri tartışılan bir konu olan hayvan topluluklarının göç şablonlarına ilişkin bilgiyi nesilden nesile aktardığı konusuna da bir açıklık getiriyor olabilir.

Araştırmacıların bilgisayar üstünde yeşilliğin gelişimine uygun olarak optimize ettikleri modelle, mevcut ve naklen getirilen toplulukların performansları karşılaştırıldığında bölgede yerleşik grupların iki kat daha iyi uyum sağladığı ortaya çıktı. Sürülerin yeşilliğin büyümesine en yüksek derecede uyum sağlamasında avcıların ve yavrulama gibi diğer yaşamsal aktivitelerin de etkili olduğunu unutmamak lazım. Yerel sürülerin bütün bu ihtiyaçlarını sonradan nakledilenlere göre daha iyi dengeleyebildikleri anlaşılıyor.

Bu performans farkını öğrenen araştırmacılar naklen getirilen toplulukların hep bu şekilde kalıp kalmayacağını merak ettiler. Bunun için 10 ile 110 yıl kadar öncesinde yapılan yerleştirme çalışmalarını incelemeye başladılar (örneğin Amerika geyiği için yapılan çalışmalar). Analizler çok ilginç bir durumu ortaya çıkardı, hayvan topluluklarının yeşil dalgayı daha iyi bir şekilde takip ederek, mevsimsel değişimlere kendi alanları içinde adapte olabilmeleri için en az 30 yıl ve hatta bir yüzyıl gerekiyordu. Buradan anlıyoruz ki hayvanlar daha iyi göç modelleri oluşturabilmek, yaşadıkları alana adapte olabilmek için ilk getirildiklerinde her şeye sıfırdan başlıyorlardı. Ancak sürüler içerisinde bu bilginin gelişmesi ve yerleşik kültür haline gelebilmesi için onlarca yılın geçmesi gerekiyordu.

Rapor otobur hayvanların oluşturduğu sosyal ağlar içerisinde bilginin özümsenmesinin önemini ortaya çıkardığı için çok ilginç bulunuyor. Ama aynı zamanda yaban hayatını koruma ve yeniden yerleştirme programları için de uygulamaya dönük çok değerli bilgiler üretmiş bulunuyor. Örneğin en ideal beslenmeyi sağlayacak göç yolları insan faaliyetleri ve yerleşimleri yüzünden kesilmişse bu bölgeye hayvan topluluklarını yeniden yerleştirmek başarılı olamayabilir. Ayrıca artık hayvanların geri dönüşü planlanırken başarı isteniyorsa artık sadece nereye yerleştirilecekleri değil gelecek on yıllar içerisinde nerelere doğru hareket edecekleri bilgisinin de ortaya çıkarılması gerekecek.

 

Yazan: John Timmer

Tercüme : Melih R. Çalıkoğlu

Görseller : Gary Gulash / garygulashnaturephotography.com

İlk Yayın Tarihi: 7 Eylül 2017

DOI: 10.1126/science.aat0985

 
18 görüntüleme
bottom of page