top of page

Grönland buzulları katil bir göktaşının izini saklıyor


Demir gövdeli bir göktaşı çok yakın bir tarihte Grönland’a çarptı. 12 bin yıl önce olduğu tahmin edilen çarpma buzul çağının sonunda denizlerin hızla yükselmesine katkı yapmış olabilir. @uzakevrenler #tarih #uzay #felaket #popülerbilim

Grönland’da yeni keşfedilen içi ve üstü tamamen buzla kaplanmış göktaşı kraterinin kesiti. Görsel: Nasa/Kryosfreik Bilimler Lab/Danimarka Doğa Tarihi Müzesi

Grönland buz örtüsünün neredeyse bir kilometre altına gömülü halde devasa boyutlarda bir çarpma krateri bulundu.

Bu dev çanak şekilli çarpma kraterinin saniyede 19 kilometre hızla dünyaya çarpan demir bir meteorun eseri olduğu düşünülüyor. Çarpmanın yaklaşık 12 bin yıl önce gerçekleştiği hesaplanıyor.

10 milyar ton ağırlığındaki kaya, 1945 yılında Hiroşima’ya Amerikalılar tarafından atılan nükleer bombadan 47 milyon kez daha güçlü bir enerji yaydı. Çarpışmanın inanılmaz miktarlarda buzu eriterek, tatlı su olarak okyanuslara karıştırdığı ve atmosferin en üst katmanlarına kadar şarapnel fırlatmış olması gerekiyor.

Yaklaşık 30 kilometre genişliğindeki krater Dünya üzerinde tespit edilebilen en büyük 25. çarpma krateri. Aynı zamanda buz örtüsünün altında bulunan ilk krater olma özelliği taşıyor.

“Bu büyüklükte bir başka çarpma krateri bulabilmek için 40 milyon yıl önceki çarpma olaylarına gitmeniz gerekiyor. Bu yüzden bu çok ama çok nadir rastlanan büyüklükte bir çarpmanın kalıntısı” diyor Kopenhag’daki Doğa Tarihi Müzesinden Kurt Kjær.

Bilim insanları çarpma kraterinin varlığından ilk kez 2015 yılında NASA’nın radar görsellerinde Kuzey Batı Grönlandaki Hiawatha buzulunun altında dev boyutlarda bir çökme alanı fark ettiklerinde şüphelendiler. İşine giderken her gün 20 tonluk bir meteorun önünden geçen Kjær asıl suçlunun böyle büyük bir meteor olup olamayacığını merak ediyordu. “Muhtemelen bütün bu parçalar böyle bir çarpışma sonrasında saçıldı” diyor Maryland’deki NASA Goddard Uzay Uçuş Merkezi üst düzey bilim insanlarından olan Joseph MacGregor.

Kurt Kjær Hiawatha buzulunun önünde kum örnekleri toplarken. Görsel: Svend Funder / GeoGenetik Merkezi/Doğa Tarihi Müzesi

Tesadüfe bakın ki bu gelişmelerle aynı dönemde Almanya’da Alfred Wegener Enstitüsü’ndeki araştırmacılar havadan kullanılabilecek ve buzun derinliklerini görüntüleyebilecek çok güçlü yeni bir radar sistemini test etmek üzereydiler. Mayıs 2016’da biliminsanları Hiawatha buzulunun üzerinden uçtular ve yeni teknolojiyi kullanarak bugüne kadar görülmemiş detayda bir yüzey haritası çıkarmayı başardılar.

Ortaya çıkan görüntü bir çarpma kraterinde olması beklenen bütün özellikleri içeriyordu. “Çok açık bir biçimde ortaya çıktı ki çevresinde yükse sırtlar olan ve merkezinde bir yükselti konisi bulunan dairesel bir yüzey şekli ile karşı karşıyaydık” diye anlatıyor Kjær. Science Advances dergisinde yayınlanan rapora göre havza 300 metreden daha fazla bir derinliğe sahipti.

Çarpışmaya ilişkin somut kanıt elde etmek isteyen bilim insanları, buzula bir ziyaret daha gerçekleştirdiler ve kraterin zemininden akıntılarla yakındaki sel yataklarına sürüklenen tortulardan örnekler aldılar. Bilim insanları toplanan tanecikler arasında şok altında kalmış kuvartz ve onun gibi uzaydan gelen bir cismin çarpmasının şiddetiyle ortaya çıkmış pek çok diğer malzeme buldular. Toplanan örnekler üzerinden yapılan jeokimyasal testler buraya çarpan meteorun demir bir gövdeye sahip olduğuna işaret ediyor.

Şimdilik kraterin tam yaşını belirlemek mümkün olmadı ama çarpışmanın Grönland bir buz örtüsü ile kaplanmaya başladığı 3 milyon yıldan daha yeni bir tarihte gerçekleştiğini gösteriyor. Ama krater bu tarihten çok daha yeni bir tarihte oluşmuş olabilir. Radar görüntüleri buzulun yüzeye yakın katmanlarının düzgün ve normal olduğunu gösterirken, 12.000 yıldan daha eski katmanlarda buzun çok bozuk olduğunu ve içinde dağınık bir şekilde bazıları bir kamyondan daha büyük olan kaya parçalarının bulunduğunu gösteriyor.

“Olayın ne zaman gerçekleştiği 64 bin Dolarlık bir soru” diyor MacGregor. Kesin olarak bir cevap bulabilmek için araştırmacıların neredeyse 800 metrelik bir kuyu delerek örnekler toplamaları veya çarpışma havzasının zeminindeki kayaların buzulun yüzlerce yıl sürecek hareketi ile denize taşınmalarını beklemesi gerekiyor. Her halükarda bilim insanları cevap için biraz bekleyecekler.

“Canınızın istediği herseyini gözlemleyebileceğiniz ve her şeyi bildiğinizi düşündüğünüz bir gezegende yaşıyoruz” diyen Kjær ekliyor “Ama burnumuzun ucunda bu kadar büyük bir şeyin gizlenebilmiş olması, keşifler çağının henüz bitmediğini gösteriyor.

 

Yazan : Ian Sample

Tercüme: Melih R. Çalıkoğlu

İlk Yayın Tarihi: 14 Kasım 2018

 

29 görüntüleme
bottom of page